ÖNDER BALIKÇI
Öncelikle “Siyasetin Takozları” başlıklı yazıma okurlarımın gösterdiği ilgi için teşekkür ediyorum.
Şimdi konunun başka bir boyutunu, eski anılara da yer vererek dile getirmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi milletvekilliği genel seçimleri yaklaştı. 2024’te ise yerel seçimler olacak.
Seçimler için çeşitli partilerden, ülke genelinde yine yüzlerce aday adayı çıkacak. Kimileri aday olmak için büyük paralar harcayacak.
Ancak şu gerçeğin altını da çizmek gerekir. Politikada önemli koltuklara oturmak, bir yerde de şans işi. Kimileri, milletvekili, belediye başkanı olmak için inanılmaz paralar harcarken, kimileri ise hiç para harcamadan, bazı siyasi ilişkilerini kullanarak, ya siyasi ortamın uygunluğu ya da ailesinin önemli politikacılara yakınlığı nedeniyle bir anda o önemli koltuklara oturuyor.
Konuyu biraz daha açayım.
Sıradan bir muhasebeci olan Sedat Pekel, 10 yıl Bandırma Belediye Başkanlığı, 5 yıl da milletvekilliği yapmadan önce bunun için sizce para mı harcadı? Geçiniz. Rahmetli CHP Bandırma İlçe Başkanı Çetin Zeybek’in desteği olmasa, uzun yıllar CHP Genel Sekreterliği görevini yürüten Manyaslı Önder Sav ile “hemşerilik” ilişkilerini kullanmasa belediye başkanlığı ve milletvekilliği görevlerine gelebilir miydi? Pekel, 75 yaşında olduğu şu sıralarda bile kendisine milletvekilliği veya belediye başkanlığı önerilse “Hayır, istemem. Artık gençler yapsın” der mi? Demez!
Halen Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın baş danışmanlığını hiçbir ücret almadan yaptığını öne süren M. Cemal Öztaylan da, Bandırma Belediye Başkanlığı ve milletvekilliği görevlerini üstlendi. Öztaylan’ın rahmetli babasının önemli siyasetçilerle yakınlığı olmasa uzun yıllar bu görevlerde kalabilir miydi?
Burada, bir mitinge vurgu yapmak isterim.
2019 yerel seçimleri öncesinde, Bandırma’daki bir mitinge, Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu katılmıştı. O seçimde “Cumhur İttifakı”nın Bandırma Belediye Başkan adayı Alp Bostancı’ydı. Çavuşoğlu, o mitingde, Öztaylan’ın 3,5 yıllık Bandırma Belediye Başkanlığı dönemini övmüştü. Ben de o zaman yazdığım bir yazıda, “Sayın bakanım. Madem ki Öztaylan bu kadar başarılıydı, öyleyse neden onu tekrar aday göstermiyorsunuz?” diye sormuştum. Seçime Cumhur İttifakı” adayı olarak katılan Alp Bostancı, “Millet İttifakı” adayı Av. Tolga Tosun önünde ezici bir çoğunlukla seçimi kaybetmişti. “Sezar’ın hakkını Sezar’a” vermek gerekirse, başkanlığa seçilen Tosun, seçim öncesinde önemli sayılacak paralar harcadı.
Aklıma bir başka olay daha geliyor.
Yine bir yerel seçim öncesinde, Bandırma’ya gelerek, cumhuriyet alanında konuşan Demokratik Sol Parti(DSP) Genel Başkanı Zeki Sezer, o dönemde partisinin Bandırma Belediye Başkan adayı bir başka kişi olduğu halde sözü, bir dönem DSP’den Bandırma Belediye Başkanlığını üstlenen Dr. Halil Ünlü’ye getirerek, Bandırmalılara, “Hani sizin başarılı bir doktor belediye başkanınız vardı, Halil Ünlü” demişti. Oysa Halil Ünlü’nün Bandırma Belediye Başkanı seçildiği dönemde, terörist başı Abdullah Öcalan, yurt dışında yakalanarak Türkiye’ye getirilmişti. O dönemdeki koalisyonun Başbakanı Bülent Ecevit’ti. Öcalan’ın yakalanmasına paralel olarak Türkiye’de DSP rüzgârı esiyordu. İşte Halil Ünlü, o dönemde hemen hemen hiç para harcamadan, Bandırma Belediye Başkanı seçildi. Ünlü’nün başkanlığı döneminde hiçbir hizmet göremeyen Bandırma için 5 yıl boşa geçmiş oldu.
Hemen hemen hiç para harcamadan, bulunulan siyasi ortamda Bandırma Belediye Başkanlığına getirilen Durgut Ergin dönemi de Bandırma için sessiz sedasız ve hizmetsiz geçti.
Çok sevdiğim Dr. Güven Karahan dönemine gelelim, şimdi de. Dr. Halil Ünlü’nün belediye başkanlığı döneminde, DSP’den Balıkesir milletvekilliği ve altı ay da Sağlık Bakanlığı yapan Karahan da, bu makamlara gelmek için hemen hemen hiç para harcamadı. DSP rüzgârı, onu da bu önemli koltuklara getirdi. Karahan, Halil Ünlü ile anlaşamayınca hizmet ağırlığını Bandırma’ya değil, Erdek’e vermişti.
Sözün kısası, bazı kişiler, milletvekili, belediye başkanı olmak için adeta üstlerini, başlarını paralarken, bazıları ise beş kuruş harcamadan, ortam ve koşullar gereği, ya da güçlü siyasetçileri kullanarak bu koltuklara geliyorlar ve politik hırsları hiç bitmiyor. “Rabbena, hep bana!” diyorlar ve yaşları ne kadar ilerlerse ilerlesin, hep koltuk rüyası görüyorlar. Gençlerin önünü açmayı bir an bile düşünmüyorlar.
Ne diyelim, Allah gözlerini doyursun!