Bandırma’da “Geçmişten Günümüze Kadın Hakları” ve “Kadına Yönelik Şiddet” söyleşisi gerçekleşti.
Bandırma Belediyesi, Bandırma Emekçi Kadın Platformu, Kadın Dayanışma Derneği, Kadın-Der ve Bandırma Kent Konseyi tarafından Geçmişten Günümüze Kadın Hakları” ve “Kadına Yönelik Şiddet” söyleşisi düzenlenerek kadın hakları ve toplumsal eşitsizlik farklı açılardan ele alındı.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nden (BANÜ) Prof. Dr. Aybeniz Akdeniz Ar ve Dr. Öğr. Üyesi Zehra Nurdan Atalay’ın konuşmacı olduğu etkinlik, Santral Kültür Merkezi’nde yoğun katılımla gerçekleşti. Prof. Dr. Aybeniz Akdeniz Ar, yaptığı konuşmada toplumda kadınların iş dünyasında ve karar mekanizmalarındaki düşük temsiliyetine dikkat çekerek, kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle üretimden uzaklaştırıldığını belirtti. Akdeniz Ar, konuşmasında şu önemli ifadeleri kullandı:
Biliyor muydunuz? Nüfusumuzun çok önemli bir kısmını, iş dünyasının, yetenek, rekabet ve başarı dünyasının dışında bırakıyoruz. Ülkemiz adına korkunç bir kayıp. Birçok kadın, ülkemiz için gerekli teknolojik ve inovasyonel çalışmaları yapabilecekken bilinçsiz bir şekilde üretim ve yönetim sahasının dışına itilmektedir. Yönetim kurullarında kadının adı yok. Ülkemizin geleceği adına politika yapıcılar tarafından önemle ele alınması gerekiyor.
Kadınların küresel pazarda önemli bir inovasyon ve yetenek gücü olduğuna dikkat çeken Akdeniz Ar, özellikle kız çocuklarının eğitimine daha fazla önem verilmesi gerektiğini vurguladı: Prof.Dr. Aybeniz Ar, “8. sınıftan sonra kız çocukları için nitelikli okullaşma oranı üzerinde politika yapıcılar düşünmek zorundadırlar. Acilen harekete geçmek gerekir. Kadınlarla ilgili kontrol, kritik ve stratejik karar verme süreçlerinde politika yapıcıların çoğunu erkekler oluşturuyor. Bu kural geçmişten bugüne maalesef hiç değişmedi. Sizce değişimin zamanı gelmedi mi?” dedi.
Etkinlikte Dr. Öğr. Üyesi Zehra Nurdan Atalay ise toplumsal eşitsizlikler bağlamında kadına yönelik şiddeti ele aldı. Atalay, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleşmesinin şiddeti körüklediğini ifade ederek, çözümün yalnızca hukuki düzenlemelerle değil, toplumsal bilinçlendirme ile mümkün olduğunu belirtti.
