Deprem bölgesinde ikincil afet ihtimallerine dikkat

Haberi sosyal medyada paylaşın!

TEMA Vakfı Bandırma İlçe Sorumlusu Burak Uğur, 10 ilimizi etkileyen depremin ardından oluşabilecek ikincil afet ihtimallerine ve sonrasında yapılacak yeşil alan planlamalarına dikkat çekerek “Yeşili, ağaçlandırmayı görmezden gelmek canımızla bedel ödemeye neden olmaktadır.” dedi.

TEMA Vakfı Bandırma İlçe Sorumlusu Ziraat Yüksek Mühendisi Burak Uğur, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen ve 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler ile ilgili konuştu. Sözlerine üzüntüsünü dile getirerek başlayan Uğur, “Gerçekleşen deprem hepimizi derinden üzmüş, binlerce insanımızın evsiz kalmasına neden olmuştur. Depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi canı gönülden iletiyoruz. hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz. Çok üzgünüz.” dedi.

DEPREM SONRASINDA OLUŞABİLECEK İKİNCİL AFETLERE DİKKAT

Kahramanmaraş merkezli depremlerin yol açabileceği ikincil afetler konusuna dikkat çeken Uğur, yaşanan afetler sonrasında gerçekleşebilecek tüm afet türlerine ikincil afet dendiğinin bilgisini vererek şu şekilde konuştu:

İkincil afet içerisinde yangın, sel, tsunami ve heyelan gibi unsurları sayabiliriz. Burada özellikle deprem sonrasında yaşanabilecek heyelan noktasında bizlerin naçizane görüşleri mevcut. Bildiğiniz gibi ağaçların erozyon ve heyelan konusunda engelleyici bir rolü bulunmakta. Burada da yeniden önerimiz muhakkak kentler içerisinde yeşil alanlar, ağaç alanların oluşturulması olacaktır. Şehir plancıların, kentlerin tasarımlarını sağlarken, ağaçlandırma alanlarına önem vererek, özellikle deprem sonrasındaki heyelan olası bölgelerde yoğun ağaçlandırma çalışmalarının gerçekleştirilmesi tüm yönleri ile kentlerin korunması ve nefes almasına da destek olacaktır. Ayrıca ikincil afet olarak değerlendirebileceğimiz atık yönetimi hususunda da mevzuatın tamamen uygulanması, kurallar çerçevesinde atık yönetimi sağlanması hem insan hayatı hem de tüm doğal varlıklar adına önem arz etmektedir.

“HAFRİYAT ATIKLARI CİDDİ RİSKLER OLUŞTURABİLİR”

Yaşanan deprem felaketi sonrasında ikincil afet olarak değerlendirilen enkaz kaldırma çalışmalarındaki hafriyat atıklarının halk ve çevre sağlığı bakımından tehdit oluşturabilecek seviyede olduğuna dikkat çeken Uğur, bu durumun ciddi riskler doğurabileceğini söyledi. Yıkılan veya yıkılacak olan binalarda bulunan molozların içerisinde bulundurabileceği kimyasal, elektronik ve asbest gibi içerikler sebebiyle ciddi tehlikeli atık özelliği barındığı bilgisini veren Uğur, bölgede de salgın hastalıkların konuşulduğunu ve endişe yarattığını ifade etti. Burak Uğur, “Salgın hastalıkların önüne geçilmesi ve hijyen şartlarının sağlanması için bölgede acil olarak atık yönetim prosedürleri harfiyen uygulanmalıdır. Öncelikle kaldırma, taşıma ve geçici depolama çalışmalarında ciddiyet ve büyük özen gösterilmelidir. Taşıma gerçekleştiren araçların, sızıntı ve tozuma durumlarının önüne muhakkak suretle geçilmelidir. Bu anlamda detaylı önemler alınarak, halk sağlığı birinci öncelik olarak değerlendirilmelidir.” dedi. Atıkların bertarafı ve depolanması konusunda tüm yetkililere hassasiyet çağrısı yapan Uğur, “İlgili atıklar hepimizin için son derece önemli olan canlıların yaşam alanı olan doğal alanlara kesinlikle aktarılmamalıdır. Ormanlar, meralar, tarım alanları ve dere yatakları gibi bölgelerin korunması sağlanmalı, atıkların bu alanlara iletilmesi ivedilikle önlenmelidir.” diye konuştu.

“OLUŞAN ATIKLAR ASLA KENTSEL ÇÖP ALANLARINA DÖKÜLMEMELİ”

Oluşan atıkların kentsel çöp depolama alanlarına dökülmemesi gerektiğinin önlemle altını çizen Uğur, tehlikeli atık sınıfına giren bu tip atıkların başka kentsel çöp depolama alanlarına döküldüğünde diğer atıklarla birleşerek çevreye zararı olabilecek çok daha tehlikeli atıklar haline gelebileceğini söyledi. Uğur, verimli ve değerli alanların korunması gerektiğini de belirterek şu şekilde konuştu:

Tehlikeli boyutta bulunan bu atıkların doğal varlıkları kirletmesine ve doğal varlıklarımızın vasıflarını kaybetmesine izin verilmemelidir. Bu atıkların depolanacağı atıklar belirlenirken, geleceğimiz olan toprağın mevcut vasfı kontrol edilmelidir, ki burada biz özellikle tarım alanlarının korunması ve meraların korunmasını çok önemsiyoruz. Diğer bir taraftan zeminin geçirgenliği incelenmeli, atıkların yer altı sularına karışması önlenmelidir. Bir diğer kanattan doğa koruma alanlarının konumu son derece önemlidir. Sulak alan gibi, biyolojik çeşitliliğin korunması gibi unsurlar muhakkak göz önünde bulundurulmalıdır. Bizlere miras bırakılan biyolojik çeşitlilik ve doğan varlıkların korunması, başta yetkililer olmak üzere hepimiz için ciddi bir ödev niteliğindedir.

“YEŞİLİ, AĞAÇLANDIRMAYI GÖRMEZDEN GELMEK CANIMIZLA BEDEL ÖDEMEYE NEDEN OLMAKTADIR”

Deprem sonrasında kurulacak yeni şehir planlamasında yeşilin ve ağaçlandırmanın önemine dikkat çeken Uğur, “Yaşanan deprem bize göstermiştir ki betona yapılan yoğun yatırım, yeşili, ağaçlandırmayı görmezden gelmek yeri geldiğimizde canımızla bedel ödememize neden olmaktadır. Yeni kurulan şehirlerde hem kentin nefes alabilmesi hem de deprem ve deprem sonrasında toplanma alanı mahiyetinde çokça yeşil alana ve güvenli alana ihtiyaç duyuyoruz.” dedi. Yeni oluşacak kentte şehrin ağaçlandırılmasına ve yeşillendirilmesine önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Burak Uğur, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kendi yönetmeliğine uyarak kişi başına düşen yeşil alan miktarını en az 15 metrekare olacak şekilde tasarlaması, bu alanlarında bölgenin iklim ve toprak yapısı gözetilerek uygun bitki deseni ile donatılmasını rica ediyoruz.” diye konuştu.

“BANDIRMA’DAKİ KENT YÖNETİCİLERİNDEN YEŞİL ALAN HASSASİYETİ BEKLİYORUZ”

Bandırma’da da yeşil alanın yetersiz olduğunu ifade eden Uğur, “Ülkemizin genel sorunu olan kentlerdeki yeşil alan sorunu maalesef şehrimiz Bandırma’da da bulunmaktadır. Kent yöneticilerinin yeşil alan oluşturma konusundaki hassasiyetlerini arttırmalarını rica ediyoruz. Bandırma büyüyen ve gelişen bir kent. Mevcut imar planlarının düzenlenmesi esansında tarım arazilerinden uzaklaşarak, daha fazla ağacı olan, daha fazla yeşili olan, halkın nefes alabileceği, kaliteli zaman geçirebileceği ve olası bir afette ise güvenle gidebileceği alanların entegrasyonunu talep ediyoruz.” dedi.

“AĞAÇLANDIRMA YAPMAK HAYAT KURTARICI”

Yapılacak yeşillendirme ile doğanın hayat kurtarma gücünün yeniden gündeme geleceğini ifade eden Uğur, yeşilin hayat devamlılığı için önemli bir unsur olduğunu şu şekilde aktardı:

Maalesef kentsel yerleşimlerimiz betondan ibaret, yeşil alanların oldukça az olduğu bir konumda. Bir diğer yandan da ülkemizde şehirleşmenin tarım arazileri üzerine kurulduğu ve bu sebeple de depremin yıkıcı etkisini daha fazla olduğunu gözlemliyoruz. Her noktada her daim yeşilin hayatımızın devamlılığında önemli bir unsur olduğunu bilerek bir diğer yandan da ağaçların deprem konusunda da etkisi olduğunu görmekteyiz.

Fransa’da yapılan bilimsel araştırmalarda ağaçların yoğun olarak yetiştiği bölgelerde derin ağaç köklerinin depremin sismik hareketlerini dağıtması ve yıkıcı gücünü azalttığı yönde olduğunun bilgisini veren Uğur, yoğun kentleşmenin olduğu alanlarda çok yıllık ağaçların olmasının depremin yıkıcı gücüne azaltıcı etkisi olduğunun görüldüğünü söyledi. Burak Uğur, “Deprem bölgesi olan ve maalesef deprem gerçeği ile yaşadığımız bu coğrafyada etkiyi azaltabilmenin yollarını hep birlikte incelemeliyiz. Bu noktada da geç kalmadan, azaltıcı etkisinin azlığı veya çokluğuna bakılmaksızın tüm kentlerde ağaçlandırmaya önem vermemiz gerekmektedir.” dedi.

“HUKUKİ OLARAK HAKKIMIZI ARAMAKTAN GERİ DURMAYACAĞIZ.”

TEMA Vakfı Bandırma Temsilcisi olarak sürecin yakın takipçisi olduğuna değinen Uğur, “Yaşanan deprem sonrasında hem atıkların yönetilmesi hem de yeni şehirleşme hususunda konunun uzmanları eşliğinde konuyu yakınan inceliyoruz. Doğa ve çere konusunda doğanın korunması hassasiyeti ile birçok davası olan ve her noktada hukuki olarak davacı olduğumuz vakaların olduğunu, yaşanan felaket sonrasında ilgili bakanlıkların mevzuatları dışındaki bir uygulamada yeniden hukuki olarak hakkımızı aramaktan geri duymayacağımızı da belirtmek isterim. Yaşanan deprem felaketi sonrasında tüm ülkemize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, yaşanabilecek felaketler konusunda tüm yetkili mercileri harekete geçmeye de davet ediyoruz.” şeklinde konuştu.

Haber: Belit Pektezel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir