Bir aşk hikayesi

Haberi sosyal medyada paylaşın!

Ebru Boyra Gürbüz / 07.06.2023

Bir kadın var. Bir kaç gün önce, her zaman gittiğim marketin önünde karşılaştık… Bana o kadar şefkatli baktı ki. Sanırım o anda ondan hoşlandım. Onu evine kadar takip ettiğimin farkında bile olmadım. Ta ki o, arkasını dönüp beni peşinde gördüğünü fark edesiye kadar. Nedense hiç çekinmedim, hiç endişe duymadım; o kadar sevecen ve o kadar güvenilir geldi ki bana…

O gün kapkara hava bir anda aydınlandı sanki, hiç sevmediğim yağmurlu hava, kışın ortasında kendini parlak bir güne bıraktı. Bulutlar büyük bir sahne için açılan ihtişamlı perdeler misali açıldı masmavi gökyüzünü gizlediği yerden çıkararak…

Bir hayeletmişçesine beni görmeyen, fark etmeyen onca insan bile umrumda değildi artık. Çünkü o beni fark eden bir kaç insandan biriydi ve mutluydum yine. Sokaklar evimdi, tüm yüzler bilindikti ama fark edilmek kolay değildi. Benim gibi niceleri var ne de olsa…

Ertesi gün yine aynı marketin önündeydim, belki gelir diye. Ama gelmedi… Uzaktan geliş yönünü kesebileceğim bir taşın üzerine oturdum bir umutla. Dakikalar mı, saatler mi geçti bilmem ama yine sanki bir hayalete dönüşmüş gibiydim. Yine kimse görmedi, kimse fark etmedi bile orada oturduğumu. Sadece parlak renkli bir palto gitmiş tatlı bir kız çocuğu ve annesi fark etti beni; gülümseyerek geçti yanımdan çocuk, annesinin elinden tutarak. Tam gülümserken yerimden kıpırdandım istemsizce ama annesi bana öyle bir bakış attı ki, korkup oturdum yerime tekrar peşlerinden bakarak.

Acıkmış ve susamıştım iyice ama yiyecek bir lokmam bile yoktu. Ne yiyebilirim diye etrafa bakarken gördüm onu. İşte ordaydı…

O da beni görmüştü ve yine o şefkatli gözlerle bana bakıyordu. Markete girip içeride çok oyalanmadan çıktı elinde poşetle.

Yine peşindeydim çok yaklaşamadan ve o yine farkındaydı bunun. Arada dönüp arkasına bakıyor ve gelip gelmediğimi kontrol ediyordu. Tam gidip tanışacak cesareti bulmuştum ki, evine geldiğimizi fark ettim. Kapıyı açarak içeri girdi ve kalakaldım kapının önünde.

Koşarak evin ön tarafına geçtim, camdan görebilirim onu belki diye. Cama yaklaştım ve gizli gizli izlemeye başladım içersini.

Sanki izlediğimin yine farkındaymış gibi hissettim nedense. Pencere bir anda açıldı ve o korku ile koşarak uzaklaştım ondan bahçedeki bir ağacın arkasına. Saklandığım yerden hala görebiliyordum onu. Etrafına bakındı meraklı gözlerle, kesin anlamıştı hala orada olduğumu. Plastik bir tabak bıraktı pencerenin önüne. Belli ki açlığımı da anlamıştı halimden. Pencere kapandı ve uzaklaştı, belki de utanmamı istemiyordu. Usul usul yaklaştım tabağa doğru. En sevdiğim yemek vardı… Tavuk…

Büyük bir iştahla yedim yemeği, adeta silip süpürdüm tabağı tek bir kırıntı kalmayasıya kadar. O kadar açtım ki…

Aramızdaki bu tuhaf ilişki günlerce sürdü bu şekilde. Markete uğramadığı günler, sürekli evinin önündeyim artık. Hem artık öyle gizli saklı da değil hani. Aşikar bir şekilde bakışıyoruz uzaktan uzağa… Her gün pencere açılıyor ve her gün bana ziyafet çekiyor. Arada göz göze geldiğimizde gülümsediğini görüyorum bana mutlu bir şekilde. Ama nedense biraz ürkek ve çekingen. Fakat biliyorum bu ürkeklik ve çekingenliğin sebebi ben değilim. Tabağı bırakırken etrafı kolaçan etmesinden anlıyorum konu komşunun görmesinden çekindiğini; laf olmasın, söz gelmesin diye…

Her gün camın arkasından bana bakıyor ve her karşılaşmamızda gözlerimiz birbirine kilitleniyor. Beni sevdiğini bakışından anlıyorum. Benden iğrenmiyor, tiksinmiyor, nankör olduğumu düşünmüyor. Tam emin olmasam da bazen bana göz kırptığını düşünerek ben de ona minik minik karşılık veriyorum çaktırmadan.

Bu kaçamak bakışmalar yerini artık uzun uzun bakışmalara bıraktı. Artık iyice eminim beni sevdiğinden. O bana, ben ona güveniyoruz tamamen. Bugün kesin tanışmam lazım onunla. Oturdum tam kapıyı görebileceğim bir kaldırıma ve bekliyorum. Ne zaman çıkar acaba dışarı? İşte kapı açılıyor, tüh o değilmiş! Yine o benden hiç hoşlanmayan, beni her gördüğünde tiksinerek bakan o suratsız adammış.

Camdan bakan o mu yoksa? Evet o… Gördü beni, acaba bugün yemekte ne var? İnşallah yine tavuklu bir şeyler vardır. İşte geliyor elinde mis gibi kokan tabakla. Yine etrafına bakınıyor biri görmesin bana yemek verdiğini diye. Neyse ki kimsecikler yok… Yaklaşıyor bana iyice. Biraz ürküyorum doğamdan dolayı. Ama o tatlı sesi ile sesleniyor bana “merhaba” diyerek… Ona doğru ilerliyorum ve yemem için eğilip yere bıraktığı tabağı koklayıp “miyav” diyerek ve bacaklarına sürtünerek teşekkür ediyorum ona…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir